Sağlıklı
COVID-19 salgını, kentsel mekânın toplum sağlığı üzerindeki kuvvetli etkisini bir kez daha gözler önüne serdi. Bu ilişki, pandemi dönemi boyunca karşımıza çıkan eşitsizlikleri anlamak ve ortadan kaldırmak için de oldukça işlevsel. Kent sakinlerinin sağlığı ve yaşam kalitesi; erişebildikleri sağlıklı özel ve kamusal alanlar, ulaşım imkânları, aktivite seçenekleri ve hatta sağlıklı gıda, su, hava gibi temel yaşam ihtiyaçlarına erişim olanakları ile doğrudan ilişkilidir. Sağlıklı bir kentin sunması gereken tüm bu imkânların erişilebilirliği ve niteliği konusundaki sorunlar ve çıkmazlardan en fazla etkilenen grupların yaşlılar, çocuklar, göçmenler ve engelliler gibi kırılgan gruplar olduğu ise aşikârdır.
Kent sakinlerinin ve özellikle kırılgan grupların toplumun tamamına yönelik ve ihtiyaca göre özelleştirilmiş kentsel hizmetlerden haberdar edilmesi; sağlıklı bilgi, hizmet ve imkânlara erişiminin sağlanması; salgın dönemlerinde uygulanan tedbirlerin olumsuz sonuçlarından en az şekilde etkilenmesi için kentsel ve bölgesel ölçekte etkili politikaların geliştirilmesi oldukça kritiktir. Tüm bunlar, toplumun fiziksel ve zihinsel sağlığı üzerinde belirleyici olan “sağlıklı kent” kavramını yeniden düşünmeyi ve bu eksen doğrultusunda bir öğrenme süreci başlatma ihtiyacını beraberinde getiriyor.
MARUF21’in odaklandığı yeniden ve birlikte yaklaşımından hareketle, doğa ve insanı ayrılmaz bir bütün olarak ele alan ve kent sakinleri için sağlıklı ve yaşanabilir bir çevre oluşturma düşüncesini ana eylem olarak belirleyen “sağlıklı kent” konusu temel eksenlerden biri olacak.